EN AR UY
Doğu Türkistan’ın Çin Tarafından İşgal Edilmesinin 75. Yıl Dönümü Basın Açıklaması


Doğu Türkistan’ın Çin Tarafından İşgal Edilmesinin 75. Yıl Dönümü Basın Açıklaması

Sayın basın mensupları ve katılımcılar,

Bugün burada, Doğu Türkistan’ın faşist Çin tarafından işgal edilmesinin 75. yıl dönümünde, Çin’in bölgemizde yürüttüğü işgal, sömürgecilik ve baskı politikalarını bir kez daha kınamak, artan soykırımı ve devam eden insan hakları ihlallerini lanetlemek, Doğu Türkistan halkının bağımsızlığa olan kararlılığını bir kez daha sergilemek için toplandık. Aynı zamanda, bu mücadele uğruna kendini feda eden şehitlerimizi anmak ve işgale karşı direnişimizi güçlü bir şekilde ifade etmek amacıyla bu basın açıklamasını gerçekleştirmekteyiz.

Doğu Türkistan, insanlık tarihinden beri hür ve bağımsız bir toprak olarak, ezelden beri Uygur ve diğer Türk boylarının ana vatanı olmuştur. Bu kadim coğrafya, binlerce yıllık Türk kültürü ve medeniyetinin beşiği olup, Çinliler hiçbir zaman bu bölge üzerinde ne kültürel ne de siyasi bir hâkimiyet kuramamıştır. Doğu Türkistan, Türk milletinin bağımsızlık ruhunu her daim muhafaza ettiği kutsal bir vatan olarak varlığını sürdürmüştür. Ancak 1949 yılında, Çin Komünist Partisi’nin zalim Kızıl Ordusu, Doğu Türkistan'ı barbarca işgal ederek bu kadim toprakların bağımsızlığını gasp etmiştir. O günden itibaren, Doğu Türkistan halkının kendi kaderini tayin etme hakkı acımasız bir şekilde ellerinden alınmış, özgürlükleri ve bağımsızlıkları hiçe sayılmıştır. Çin'in bu işgali, sadece topraklarımızı ele geçirmekle kalmamış, aynı zamanda binlerce yıllık Türk mirasını yok etmeyi amaçlayan vahşi bir sömürgecilik ve soykırım projesinin de başlangıcı olmuştur.

Çin, Doğu Türkistan’ı işgal ettikten sonra, bölgeyi ekonomik ve kültürel olarak kendi hegemonyası altına almak için acımasız bir sömürgecilik ve soykırım politikası başlatmıştır. Bölgenin doğal kaynaklarını yağmalayarak Çin'e taşımış, Uygur halkı bu zenginliklerden hiçbir şekilde faydalanamamıştır. İşgalin hemen ardından faşist Çin, Doğu Türkistan halkının dini ve milli kimliğini yok etmeyi amaçlayan asimilasyon politikalarını devreye sokmuştur. İslami ibadetleri yasaklamış, on binlerce camiyi kapatmış ya da yıkmıştır; dini liderleri ve âlimleri tutuklamış veya idam etmiştir. Uygur dili eğitimden ve kamu hayatından çıkarılarak, Çin dili ve kültürü zorla dayatılmaya çalışılmıştır. Bugün Çin’in Doğu Türkistan’da yürüttüğü bu sistematik soykırım, insanlık tarihinin en büyük trajedilerinden biri haline gelmiştir. Milyonlarca masum insan toplama kamplarında tutsak edilmiş, BM raporunda tescillendiği üzere, bir milyona yakın çocuk sözde devlet koruması altında kültüründen, dini kimliğinden ve dilinden koparılmış, Çin’in beyin yıkama kamplarında zorla eğitilmektedir. Bölgeye yerleştirilen milyonlarca Çinli yerleşimci ile bölgenin demografisi değiştirilmekte, zorla kürtaj, kısırlaştırma, keyfi tutuklamalar ve yargısız infazlarla Uygur ve diğer Türk halklarının varlığı tehdit edilmektedir. Tüm bunlar, Çin’in soykırımı tüm dünyanın gözü önünde gerçekleştirdiğini açıkça göstermektedir.

Bu bağlamda, Çin’in Doğu Türkistan’ı işgal etmesinin yalnızca ulusal bir mesele olmadığını, aynı zamanda dünya düzenini tehdit eden küresel bir tehlike olduğunu tüm uluslararası toplum anlamak zorundadır. Özellikle Çin, "Bir Kuşak Bir Yol" projesi adı altında uluslararası ekonomik hegemonyasını acımasızca genişletmekte ve dünya üzerindeki ekonomik dengeyi altüst etmektedir. Bu projeyle başta Asya olmak üzere küresel ticaret yollarını ve stratejik kaynakları ele geçirerek ülkeleri borç tuzağına sürüklemektedir. Asya ve Afrika’daki küçük ülkeleri finansal bağımlılığa sokarak, bu bağımlılığı kullanarak o ülkelerin iç işlerine ve siyasi yapılarına müdahale etmektedir. Dahası, Çin dünya genelinde en büyük karbon salınımına neden olan ülke olarak çevreyi ve insan yaşamını tehdit eden küresel bir ekolojik felaketi tetiklemektedir. Ayrıca, Çin otoriter yönetim anlayışını güçlendirerek Doğu Türkistan'da uyguladığı baskıcı ve kitle gözetim araçlarını dünyaya ihraç etmektedir. Bu gözetim teknolojileri yalnızca Uygur halkını kontrol altında tutmak için değil, dünya genelinde despotizmi ve yeni bir faşizmi yaymak için kullanılmaktadır. Çin bu baskıcı yöntemlerle özgürlükleri tehdit eden küresel bir tehdit haline gelmektedir.

Ayrıca son yıllarda işgalci Çin, Doğu Türkistan'da yürüttüğü soykırım politikalarını örtbas etmek için utanmazca bir oyun sahnelemektedir. Müslüman ülkelerden gelen heyetleri özenle kurgulanmış sahte rotalarda gezdirip, bölgedeki insanların "mutlu ve huzurlu" yaşadığını söylettirmektedir. Bu kirli propagandanın piyonları arasında akademisyenler, Çin ile çıkar ilişkisi bulunan iş adamları, medya kuruluşları, gazeteciler, ünlüler ve hatta dini liderler yer almaktadır. Bu hain işbirlikçiler, Çin’in soykırım suçlarını aklamaya çalışırken Uygur halkının çektiği acılara ve yaşanan zulme ortak olmaktadır. İşgal altındaki Doğu Türkistan halkı, bu din ve dil kardeşlerinin Çin ile yaptığı bu iş birliğini ihanet olarak sayacak ve bunu asla affetmeyecektir.

Çin’in Doğu Türkistan’daki işgali sadece bir bölgeyi değil, tüm dünyayı tehdit eden bir zulüm ve vahşettir. 75 yıldır süregelen bu işgal, katliamlar, asimilasyon ve soykırımlarla insanlık tarihine kara bir leke olarak kazınmıştır. Bu zulüm, işgal sona ermeden bitmeyecektir. Doğu Türkistan’daki Çin işgaline son vermek ve hâlihazırda uygulanmakta olan soykırım ve insan hakları ihlallerine karşı çıkmak ve dur demek, sadece Doğu Türkistan halkının değil, tüm insanlığın vicdani bir sorumluluğudur. Uluslararası toplum bu soykırıma sessiz kalmamalıdır. Birleşmiş Milletler, insan hakları örgütleri ve tüm vicdan sahibi insanlar, Çin’in bu baskı politikalarına karşı seslerini yükseltmeli ve harekete geçmelidir.

Uluslararası Doğu Türkistan STK’lar Birliği olarak:

  • Tüm devletlerin, Doğu Türkistan’ı Çin tarafından işgal edilmiş bir toprak parçası olarak kabul etmesini ve meşru yollarla yürüttüğümüz bağımsızlık mücadelemizi desteklemesini talep ediyoruz.

  • BM, AB, İslam İş birliği Teşkilatı, Türk Devletleri Teşkilatı ve diğer tüm devletleri, Çin’in "terörizm ve dini aşırılık" bahanesiyle devam ettirdiği ırkçı tutumunu, insan hakları ve inanç hürriyeti kısıtlamalarını ve “Çağdaş Nazi İşkence Kampı” uygulamasını durdurmak için harekete geçmeye çağırıyoruz.

  • BM Genel Kurulu’nu ve BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği’ni, Doğu Türkistan için bir özel temsilci atamaya, bağımsız gözlemleme ekibi göndermeye ve müzakere oturumu gerçekleştirmeye davet ediyoruz.

  • Hükümetleri ve uluslararası kuruluşları, Doğu Türkistan'daki insan hakları ihlalleri ve kültürel baskılara çözüm bulmak için Çin'e diplomatik baskı uygulamaya çağırıyoruz.

  • Dünya çapındaki tüm tüketici ve işletmeleri, Doğu Türkistan'dan zorla çalıştırmayı içerebilecek tedarik zincirleri konusunda bilinçli olmaya ve ürünlerin etik olarak tedarik edilmesini sağlamaya teşvik ediyoruz.

Bugün, Doğu Türkistan’ın işgal edilmesinin 75. yılı vesilesiyle, Çin’in uyguladığı sömürgecilik, baskı ve soykırım politikalarını bir kez daha kınıyoruz. Çin, Doğu Türkistan halkına karşı işlediği suçların hesabını vermeli ve derhal bölgedeki işgaline son vermelidir. Doğu Türkistan’ın özgürlüğü ve bağımsızlığı için mücadelemiz kararlılıkla devam edecektir. Bu vesileyle, Doğu Türkistan halkının haklı davasını destekleyen herkese teşekkür ediyor ve halkımızın özgürlük mücadelesine verdiğiniz destekle sesimizi daha da yükseltmeye davet ediyoruz.

 

Saygılarımla,

Hidayet Oğuzhan

Uluslararası Doğu Türkistan STK'lar Birliği

1 Ekim 2024

 

Bildiriler