EN AR UY
JAPON SAVUNMASI 2023 ÖZETİ

Japonya Savunma Stratejisi "Çin Zorbalığını" Temel Güvenlik Sorunları Olarak Vurguluyor 

Çin'in bir dizi faaliyeti Japonya'nın iç güvenliğini ihlal etmiş ve Japonya ve uluslararası toplum için ciddi bir endişe konusu haline gelmiştir. Bu durum, Çin'in bölgesel faaliyetlerindeki saldırganlığı kaynaklı artan güvenlik endişeleri nedeniyle Japonya'yı yeni bir savunma stratejisi geliştirmeye zorlamıştır. Çin'in Doğu Çin Denizi ve Pasifik Okyanusu'ndaki iddialı tutumu ve askeri modernizasyonu, Japonya'da toprak bütünlüğüne ve bölgesel istikrara yönelik potansiyel tehditler konusunda endişe yaratmıştır. Çin'in geniş toprak iddiaları, hava savunma tanımlama bölgeleri oluşturması ve Japon suları yakınlarında sık sık deniz saldırıları düzenlemesi gerilimi arttırdı. Sonuç olarak Japonya, Aralık 2022'de savunma kabiliyetlerini güçlendirmek, bölgesel ittifakları geliştirmek, Çin'in artan etkisini dengelemek için güvenlik ortaklıklarını çeşitlendirmek ve ulusal çıkarlarını ve güvenliğini korumak için yeni savunma politikası mekanizmaları olarak üç ana politikayı; Japonya Ulusal Güvenlik Stratejisi (NSS), Japonya Ulusal Savunma Stratejisi (NDS) ve Savunma Biriktirme Programını (DBP) içeren Savunma Beyannamesini yayınlamıştır. Bu strateji Japonya'nın daha kapsayıcı savunma güvenliği stratejilerine olan kararlılığını göstermiştir. Zira 2023-2027 dönemi için ayrılan toplam ödenek, toplamda sadece 17,2 trilyon yen olan bir önceki plana kıyasla 43,5 trilyon yen olarak belirlenmiştir.

Çin'in Japon Denizi ve Pasifik Okyanusu'nda (Izu ve Ogasawara Adaları) artan askeri faaliyetleri, 2016 yılında tespit edilen ilk saldırıdan bu yana özellikle Japonya için endişe yaratmaktadır. Erken uyarı hava araçları (Y-8), istihbarat toplama hava araçları (Y-9), bombardıman uçakları (H6) ve avcı uçakları da dâhil olmak üzere Çin askeri hava araçlarının teyit edilen varlığı, Çin'in bölgedeki kapsamının önemli ölçüde genişlediğini ve yoğunlaştığını göstermektedir. Ayrıca, "Liaoning" ve yakın zamanda teyit edilen "Shandong" gibi Çin uçak gemilerinin Pasifik Okyanusu'na girme faaliyetleri ve her iki uçağın da 2016-2023 yılları arasında 300'den fazla kez (Liaoning) ve 600 kez (Shandong) taşıyıcı tabanlı avcı uçaklarıyla uçuş gerçekleştirdiği tespit edilmiştir.

Bu eylemler, Çin'in artan askeri kapasitelerini ve güç yansımasını açıkça göstermek istemesi nedeniyle, bölgesel güvenlik dinamikleri üzerindeki potansiyel etkisi göz önüne alındığında, Japonya'nın Çin deniz varlıklarının ve uçak gemilerinin hareketlerini yakından izlemesine neden olmuştur. Bu gelişme Japonya'yı savunma stratejilerini yeniden değerlendirmeye ve özellikle Okinawa ve Miyakojima Adaları gibi askeri uçakların görüldüğü bölgelerde Çin'in artan saldırganlığına karşı koymak için ittifaklar aramaya sevk etmiştir. Bu güneybatı bölgesi Çin'in tehdidine açıktır ve NDS'de bu bölgeyi korumak için GSDF Alan Güvenlik Gücü birimleri, yeni füze gemilerinin alımı (Tip-12 karadan gemiye füzeler, GSDF Tip-03 orta menzilli karadan havaya füzeler) ve ASDF hava gözetleme radarları gibi yeni savunma mimarisi mekanizması geliştirilmiştir. Girişim aynı zamanda tam ölçekli operasyonların geliştirilmesini (çıkarma gemileri, Mayın Tarama Filosu) ve hava üstünlüğünün güçlendirilmesini (uyarı uçağı birimi ve Güneybatı Hava Savunma Gücü) de içeriyordu.

 

Dahası, Japonya'nın içinde bulunduğu Hint-Pasifik bölgesi, nükleer silahlar ve füzeler de dahil olmak üzere silah sayısının Japonya'nın çevresinde hızla arttığı ve bölgesel anlaşmazlık alanlarının güç kullanılarak ele geçirildiği bir dizi güvenlik sorunuyla karşı karşıyadır. Çin'in Güney Çin Denizi'nde statüko tesis etmeye çalışması, 2012'den bu yana Scarborough Sığlığı üzerinde fiili kontrolü gibi Spratly Adaları'nın özellikleri üzerinde büyük ölçekli arazi ıslahı ve altyapı geliştirme çalışmaları bölgesel gerginliklere daha fazla yol açmıştır. Ek olarak, Çin savaş gemilerinin (donanma su üstü gemisi) ve Sahil Güvenlik gemilerinin (silah benzeri bir silahla donatılmış) Senkaku Adaları çevresinde Japonya'nın karasularındaki Japon balıkçı gemilerine yaklaşmaya yönelik faaliyetlerinin 2012'den 2023'e kadar neredeyse üç kat artmış olması, Japonya ile Çin arasındaki toprak anlaşmazlığının hassasiyetini ortaya koymaktadır.

Ayrıca, Japonya'nın Münhasır Ekonomik Bölgesine 5 Çin balistik füzesinin yerleştirilmesi ve Tayvan hava sahasına giren Çin uçaklarındaki artış da dahil olmak üzere Çin'in Tayvan çevresindeki faaliyetlerini yoğunlaştırması, bölgedeki yerel Japon vatandaşlarını etkilediği için potansiyel bölgesel istikrarsızlık ve güvenlik tehditleri endişe yaratmıştır. Bu nedenle Japonya, tehditleri kontrol altına almak için mesafeli savunma kuvvetlerine, entegre hava ve füze savunmasına, insansız savunma kabiliyetlerine ve Ar-Ge teknolojilerine yönelik harcamalarını arttırmış olup kendi güvenliği ve bölgesel istikrar üzerinde etkileri olduğu için bu gelişmeleri yakından takip etmektedir.

Nihayetinde, Çin'in bölgedeki artan faaliyetleri Japonya'yı ulusal çıkarlarını ve güvenliğini korumak için stratejik bir karşılık vermeye teşvik etmiştir. Japonya'nın yeni savunma politikaları çerçevesi olarak Savunma Beyannamesini yayımlaması ve Çin'in iddialı tutumunun değişen dinamiklerinden etkilenen aynı fikirdeki ülkelerle işbirliği yapması, bölgesel gerilimleri yönetmek ile Hint-Pasifik bölgesinde istikrarı teşvik etmek arasında bir denge kurmayı amaçlamaktadır.

Bunlara ek olarak Uygur meselesi, bölgesel istikrar ve Japonya'nın daha geniş güvenlik çıkarları üzerindeki potansiyel etkileri nedeniyle Japonya'nın güvenlik endişelerinin bir parçası haline gelebilir. Çin, artan askeri faaliyetleri ve toprak iddiaları da dahil olmak üzere bölgedeki iddialı eylemlerini yoğunlaştırdıkça, Doğu Türkistan'daki Uygurlara yönelik muamele Japonya-Çin ilişkilerine ilave bir karmaşıklık katmaktadır. Japonya, 'Uluslararası Barış İşbirliği Faaliyetleri' ve 'Silahların Kontrolü, Silahsızlanma ve Yayılmanın Önlenmesi' konularında daha aktif katılımın altını çizen " Hemfikir Ülkeler ve Diğerleriyle İşbirliği" hedeflerinin bir parçası olarak bu Beyanname kapsamındaki girişimle insan hakları ve insani konulara olan bağlılığını istikrarlı bir şekilde göstermiştir.

Japonya, Uygur meseleleriyle ilgilenerek Uygur Davasına desteğini gösterebilir ve özellikle Çin'deki (Doğu Türkistan) Uygurlara yönelik muameleye ilişkin devam eden endişeler göz önüne alındığında Uygur haklarının korunmasını savunabilir. Aynı zamanda Japonya, küresel çapta insan hakları sorunlarını ele almaya istekli olduğunu göstererek insan haklarına değer veren ve sosyal adaleti teşvik eden bir ülke olarak itibarını artırabilir ve bu da Japonya'nın uluslararası toplumdaki konumunu olumlu yönde etkiler. Uygurların davasını desteklemek, Japonya'nın hemfikir ülkeler ve kuruluşlarla ortaklıklar kurma çabalarıyla örtüşmektedir. Uygur diaspora topluluğu ile iş birliği yapmak, insan hakları ihlalleri ve bölgesel güvenlik sorunları konusunda benzer endişeleri paylaşan diğer ülkelerle bağları derinleştirir. Son olarak, bu Japonya için bir tür yumuşak güç diplomasisi olabilir zira Japonya'nın nüfuzunu ve kaynaklarını haklı bir davayı desteklemek için kullanması, küresel imajını ve etkisini daha da artırmasını sağlar.

Farhan Suzaki

1 Ağustos 2023

Analiz