

5 Temmuz Urumçı Katliamının 14.
Yıldönümü Basın Açıklaması
Saygı değer basın mensupları:
Bugün biz burada işgalci Çin’in barışçıl
protestoları bastırmak için orantısız şiddet uygulaması sonucu, binlerce Doğu Türkistanlının
katledildiği, binlercesinin kayıplara karıştığı 5 Temmuz Urumçi Katliamının
yıldönümü münasebetiyle, Doğu Türkistan'da hala devam etmekte olan Soykırımı da
hatırlatarak için bu basın açıklamasını gerçekleştirmekteyiz.
14 sene önce Çin’in Guang Dong
eyaleti Shauguan şehrinde fabrikada zorla çalıştırılmak için ailesinden ve
yurdundan alıkonulan 819 Uygur genci, ucuz iş gücü olarak pazarlandıkları
fabrikada 10 bin Çinli işçi ile yabancı bir kültür ve toprakta yaşamaya mecbur
bırakıldı. Devlet faşizmi ile normalleştirilen ırkçılık sonucu fabrika
içerisinde de taciz ve zorbalığa uğradılar. Yardım istekleri işgalci polisler
tarafından görmezden gelindi, Uygur kızlarının tecavüze uğraması ise bardağı
taşıran son damla oldu. Kendi haklarını ve onurunu korumak isteyen Uygurlar 26
Haziran gecesi tecavüzcü Çinlilerin toplu saldırısına uğradı, bu saldırı sonucu
onlarca Uygur genç öldürüldü ve yüzden fazla kişi yaralandı. Tüm bu vahşilikler
yaşanırken polisler olaya müdahale etmedi aksine Uygur işçileri tutukladı.
26 Haziran Shauguan saldırısı
ardından, olayla alakalı hiçbir hukuki hamle yapmayan aksine sansürleyen
işgalci Çin’e karşı Doğu Türkistan halkı 5 Temmuz günü Urumçi şehrinde adalet
çağrıları ile barışçıl protesto başlattı. Halkın barışçıl adalet arayışı Çin
işgal güçleri tarafından orantısız güç uygulanarak bastırıldı, medyaya her iki
olay hakkında da sansür getirildi ve karalama propagandası yapıldı. 26 Haziran
ve 5 Temmuz katliamı sürecinde işgalci Çin kışkırtmak, provokatörlük yapmak,
yalan propaganda yapmak, Çinli yerleşimcilere silah dağıtmak ve sadece
Uygurların bastırılması gibi yöntemler ile planlı sistematik çalışma yapmıştır
ve sonuç olarak, binlerce kişi öldürüldü ve on binlerce kişi tutuklandı. Kendi
meşruiyetini zorbalık üzerine kuran, adaleti ve insan onurunu hiçe sayarak
yağmalar üzerine inşa edilen terörizmin devletleşmiş hali olan işgalci Çin,
Doğu Türkistan halkının hak arayışını olabilecek en kanlı şekilde bastırdı.
Temel insan haklarına bile saygı
göstermeyen, suçluları cezalandırmayan ve sivil halka karşı aşırı güç kullanan merkezi
Çin otoritesi, yaşanan katliamda ciddi bir şekilde sorumluluk taşımaktadır.
Urumçi Katliamında, halkın barışçıl protestolarına yanıt olarak gösterilen
orantısız şiddet, insanlık değerlerine ve uluslararası insan hakları
standartlarına aykırıdır. 5 Temmuz Urumçi katliamı, Faşist Çin’in 74 senelik
işgal sürecinde Doğu Türkistan halkına yönelik uyguladığı baskı, asimile, sansür
ve yok etme politikasının en çarpıcı örneklerinden biridir.
İşgalci Çin’in Urumçi’de işlediği bu
katliam suçuna karşı dönemin başbakanı Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip
Erdoğan adeta soykırım yaşanmıştır diye nitelendirmiştir ve güçlü tepki
vermiştir. Ancak uluslararası kamuoyu ve devletler tarafından binlerce insanın
öldürüldüğü katliamdan sonra, yeteri kadar tepki görmeyen Çin’in geçtiğimiz 14
sene boyunca insan hakları ihlalleri ve katliamları katlanarak devam etti.
2014 senesinden sonra ise
baskı politikası birçok devlet ve uluslararası kuruluşun kabul ettiği terim ile
soykırım politikası olarak değişti ve Doğu Türkistan’ın farklı
bölgelerinde Nazi rejiminden aşina olduğumuz binlerce toplama kampları inşa edildi. Günümüze kadar terör ve iki yüzlülük
suçlaması ile milyonlarca insan bu kamplara kapatıldı. Söz konusu Nazi kampları
dini ve kültürel kimlikten arındırma aracı olarak Doğu Türkistan halkının
özgürce dinini, dilini, kültürünü ve tüm insan haklarını yaşamasını yasaklayan,
köle işçilik, toplu tecavüz, organ çalma, işkence, ilaç deneyimi, aşağılama ve
usulsüz infazın söz konusu olduğu, en son sızan belgelere göre 10 küsur
yaşındaki küçük çocuklardan tutun, 90 yaşına girmiş yaşlılara kadar herkesin kapatıldığı
asimile amaçlı kurulmuş, bir sistematik soykırım uygulamasıdır.
Doğu Türkistan’da ve Çin’in iç
eyaletlerinde Doğu Türkistanlı gençler zorlu çalıştırılmakta ve 26 Haziran,
2009 Shauguan’de yaşanan aynı saldırılara her gün maruz bırakılmaktadır. 500
Binden fazla Doğu Türkistanlı çocuk, çocuk kamplarında asimile edilirken,
okullar, kamu kurumları ve tüm yaşam alanlarında anadil ve İslam simgeleri
yasaklanarak, Müslüman Doğu Türkistanlı olmak imkansızlaştırılmış ve suç olarak
nitelendirilmektedir. 10binden fazla caminin imha edildiği ya da amacı dışında
kullanıldığı Doğu Türkistan’da günümüzde İslam yasaklanmıştır. İslamofobik Çin
otoritesi, Müslüman olmayı yasaklamakla beraber, İslami yaşama aykırı tüm
aktiviteleri zorunlu hale getirmiştir. Doğu Türkistan halkı Ramazan aylarını
teravihlerle değil, içki yarışlarıyla geçirmeye zorlanmaktadır. Son 7 senede Doğu Türkistan’ın
farklı bölgelerine milyonlarca yerleşimci Çinliler getirilmiş ve Doğu Türkistan’ın
demografik yapısı bozulmuştur. Aynı zamanda Doğu Türkistan halkına yönelik
zorlu kürtaj ve zorlu kısırlaştırma çalışmaları sonucu Doğu Türkistan halkının
nüfusunda gerileme yaşanmış ve doğum oranı yüzde 80 civarında azalmıştır.
Tüm bunlardan açıkça görülüyor ki Çin
21. yüzyıl insan medeniyetinin üzerine kurulu olduğu tüm değerlere düşmandır.
İşgalci Çin, İnsan hayatı için onurlu bir mücadelenin sonucu olarak tarihin
tozlu sayfalarına gömülen kölelik ve faşizm gibi insan hayatını yok sayan tüm cinayetleri
Doğu Türkistan’da yeniden hayata geçirmektedir.
Yayılmacı zihniyet ile başlattığı
Yol Kuşak Projesinin garantilenmesi için söz konusu sistematik soykırım
uygulamalarını reva gören işgalci Çin, kendi varlığı ile faşizme, otoriterliğe
ve yayılmacılığa umut olmakta, insan hakları ihlalleri ve katliamları politik
gücü ile normalleştirerek bu duruma sessiz kalmaya zorlanan toplumların
vicdanını köreltmekte, ahlakını yozlaştırmakta ve tüm insanlığa her geçen gün
daha büyük tehlike arz etmektedir.
Uluslararası kamuoyu bu tehdidin
farkına varmalı, insanca yaşamanın korunduğu bir düzen için, Doğu Türkistan halkının
adalet arayışını gündem etmeli, işgal altında kalmış topalaklarını bağımsızlığa
kavuşturma mücadelesine destek vermeli ve vefat eden Doğu Türkistanlıların
hatırasını onurlandırmalıdır. Çin rejiminin insanlık dışı eylemlerine karşı ses
çıkarmak ve benzeri olayların tekrar yaşanmaması için çabalamak sadece Doğu
Türkistanlıların değil tüm insanların vicdani vazifesidir. Biz Uluslararası
Doğu Türkistan STK’lar Birliği ve ortak kuruluşları olarak, yani Doğu Türkistan
halkı olarak, tüm insan medeniyetinin ve değerlerinin ortak düşmanı olan bu şer
oluşumuna karşı soykırımın durdurulması ve işgalin sonlanmasına yönelik meşru mücadelemizi
hiç durmadan sürdürmekteyiz.
Son bir sene içerisinde uluslararası
düzeyde birçok iyi gelişme de yaşandı. Türkiye devleti Doğu Türkistan
meselesinde daha güçlü tavrı sergiledi, Büyük Millet Meclisinde Çin’e karşı
sesler hiç susmadı, Urumçi yangını hakkında Çin sorguya çekildi, Çin’in
Türkiye’deki Doğu Türkistan halkı üzerinden yapmak istediği çirkin pazarlığı Dış
İşleri Bakanlığınca reddedildi ve ifşa edildi. 9 devlet ve Avrupa Birliği
parlamentosu Doğu Türkistan’da yaşanmakta olan durumu soykırım olarak nitelendirdi.
BM insan hakları konseyi Çin’i insanlığa karşı suç işlemek ile kınadı. Amerika
parlamentosu Uygurların zorla çalıştırmasını engelleme yasası çıkarttı.
Ama tüm bunlara rağmen, Doğu
Türkistan’da zulüm her geçen gün artarak devam etmektedir. Çin soykırım suçunu
gizlemek için propaganda çalışmaları yürütmekte, diasporadaki adalet için mücadele
eden tüm Doğu Türkistanlıları terör ile suçlamakta, İslam ve Türk dünyasını
susturmak için siyasi, ekonomi ve sosyal yaptırımlar uygulamakta, propaganda
çalışması amacı ile Müslümanların kutsalı olan Kudüs meselesini PR çalışması
olarak kullanmakta, yanıltıcı bilgiler yayarak dezenformasyon çalışmaları
yürütmektedir. Türkiye, Malezya ve birkaç ülke dışında, Türk-İslam Dünyasının işbu
soykırıma karşı sessiz kalması, ihmal etmesi ve hatta kendi topraklarında Doğu
Türkistan çalışmalarını kısıtlaması Çin’i cesaretlendiren ve soykırımın dozunu
daha da arttırması için yeşil ışık yakan bir acı gerçeğimizdir.
Doğu Türkistan’da yaşanmakta
olanlar, Uluslararası kuruluş ve ülkelerin daha samimi, daha verimli, gerçekçi
ve cesaretli adımları atmasını icap etmektedir.
Bu minvalde biz Uluslararası Doğu
Türkistan STK’lar Birliği olarak, şunları haklı taleplerimiz olarak Dünya
kamuoyuna sesleniyoruz:
1.
Demin saydığımız soykırım niteliğindeki insan
hakları ihlalleri ve devlet terörünün tek nedeni Doğu Türkistan’ın işgal
altındaki toprak olduğu kantatındayız. Nitekim Tarihi kanıtlar çerçevesinde Doğu
Türkistan’ın bağımsız devlet olarak devam etmiş, 1949 senesinde Çin tarafından
işgal edilmiş bir toprak olduğu gerçeği Uluslararası kamuoyunca kabul edilmelidir.
Ve BM Sömürge Altındaki Ülkelere ve Halklara Bağımsızlık Verilmesine Dair
Bildirisi gereğince Doğu Türkistan halkının tam haklı olduğu bağımsızlık
girişimlerine koşulsuz ve çekincesiz destek verilmesi tüm bağımsız ülkelerin
görevidir.
2.
Doğu Türkistan’da
soykırımın yaşanmakta olduğu gerçeği tüm devletler ve BM genel kurulunca
kabullenmeli ve evrensel insan hakları beyannamesi ve soykırımın önlenmesi
beyannamelerindeki hamleler gerçekleştirilmelidir
3.
Birleşmiş
Milletler Genel Kurulu, BM İnsan Hakları Konseyi, Avrupa Birliği, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi, Uluslararası Ceza Mahkemesi, İnsan Hakları İzleme Örgütü,
İslam İşbirliği Teşkilatı, İslam Dünyası Ligi, Türk Devletleri Teşkilatı ve
diğer ulusal ve uluslararası kuruluş ve mekanizmeler Doğu Türkistan soykırımını
ihmal etmekten kaçınmalı ve acil adımlar atmalıdır
4.
Çin ile
ilişki içerisinde olan devletler soykırımın durdurulması için daha sert
yaptırımlar uygulamalıdır
5.
Zorla
çalıştırılmakta ve her gün ırkçılık ve saldırıya maruz bırakılan köle işçilerin
kurtulması için devletler boykot yasağı çıkartmalı ve köle işçiliğe karışan tüm
şirketlere yaptırım uygulamalıdır
6.
Çin’in
sömürge siyasetlerinin tümü engellenmeli ve Doğu Türkistan’ın demografik açıdan
tahrip edilme girişimlerine son verilmeli, yerleşimci Çinli akını
durdurulmalıdır
7.
Soykırımın
durdurulması ve asil sebebi olan işgalin sonlanması için Doğu Türkistan
halkının yürütmekte olduğu haklı mücadelesinin meşruiyeti kabul edilmeli, daha
çok destek sağlanmalı, BM, İslam İş birliği Teşkilatı, Türk Devletleri
Teşkilatı ve diğer Uluslararası kuruluşlarda Doğu Türkistan temsilcilerinin bulunmasının
yolu açılmalıdır
8.
Çin’in
uyduruk yalanları sonucu tutuklanan ve hayatı tehlikede olan Suudi Arabistan,
Fas ve Tayland’daki Uygurlar Türkiye’deki akrabalarına kavuşturulması için
serbest bırakılmalıdır
Son olarak, Birliğimiz ve Doğu Türkistan halkı adına bize
destek verip burada hazır olan tüm sivil toplum kuruluşları,
kıymetli misafirlerimiz ve gazetecilere şükranlarımızı sunuyoruz.
Saygılarımla:
Hidayet Oğuzhan
Uluslararası
Doğu Türkistan STK’lar Birliği Başkanı
5
Temmuz, 2009- İstanbul
Bildiriler


