DOĞU TÜRKİSTAN İSLÂM CUMHURİYETİ NASIL KURULDU
Doğu Türkistan’da 1863 yılında kumlan ve Osmanlı imparatorluğunu matbu tanıyan Atalık Gazi Devleti 1877 yılında Çin orduları tarafından ortadan kaldırıldı.
General Zu Zung Tang komutasındaki Çin işgal ordusu Bedevlet devletini yıktıktan sonra Doğu Türkistan’ı işgal eden Çin istila ordusu tam 11 yıl süre ile bu ülkeyi sıkıyönetim ile idare etti. 1888 yılında yönetimi direkt Çin imparatoruna bağlı bir eyalet sistemi kurarak normal yönetime geçti. Doğu Türkistan’ı idare eden genel valiler Çin imparatorunun bu ülkedeki askeri hem de mülki vekili idiler. Ülkenin dış İşleri, maliye, askeri vb. bütün yetkileri Çin hükümetine danışmadan kullanabiliyordu.
Bu durum ise uygulamada Doğu Türkistan halkının aleyhinde olan bir durumdu. Çünkü Halk’ın kaderi Çinli genel valinin insafına terk edilmişti. Zaten kendisinden başka herkesi düşman gören bir milli haslete sahip Çinli yöneticilerin gözünde Doğu Türkistan halkı bir düşmandı, ekonomik baskı halkı eziyordu. Çin Merkezi Hükümeti Doğu Türkistan’daki işgal Orduları için iaşe göndermiyordu. Onların beslenmesi, günlük ihtiyaçlarını karşılanması, kışlaların inşa ve tamiri gibi akla gelebilecek bütün İhtiyaçlarının Türk halkı tarafından temin edilmesi bir mecburiyetti.
Türk halkı geleneksel sosyal yapısından zorla uzaklaştırıldı, idare edenler ve idare edilenler, idare edenler Çinliler tarafından yerli Türk halkı idare etmesi için tutulan ve Çin yönetimine sadakat yemini eden işbirlikçi Türklerdi. Bunlar cemiyette ayrı hareket ediyordu. Sosyal hayatta ” Seçilmiş zümre ” idi. Çinliler gibi giyiniyor ve hatta onlar gibi yaşamaya özen gösteriyordu.
Doğu Türkistan’daki Çin İşgal ordularının bağında olan genel valiler Türk halkının dışarı ile temasını sıkı şekilde kontrol ederdi. Hatta onların dış ülkelere gitmelerine, diğer milletlerle temas kurmasına karşı idiler. 1911-1928 yıllan arasında Doğu Türkistan’da genel valilik yapmış olan General Yang Zung Sin Ürümçi’deki tek telgraf makinesinin anahtarını kendi cebinde taşırdı. Doğu Türkistan halkı tam bir ortaçağ karanlığında yaşamaya mahkum edilmişti.
1911 yılında Çin’de Dr. Sun Yat Sın liderliğindeki Cumhuriyetçiler imparatoru devirerek Çin’de Cumhuriyet yönetimini kurdular. Doğu Türkistan’daki Çin işgal orduları Çin’deki bölünmelere paralel olarak Kralcılar ve Cumhuriyetçiler olarak ikiye ayrıldılar.
Merkezi Çin Hükümeti Doğu Türkistan’a varlığını hissettirmekten acizdi.Altay Bölgesindeki Cin Birlikleri Cumhuriyet taraftan idiler. Bunlar genel valiyi dinlemiyorlardı.
Çin yönetimdeki bu karışıklık Çin idaresinin Doğu Türkistan’daki otoritesinin zayıflamasına yol açtı. Doğu Türkistan aydınlan bu durumdan istifade ederek Kültürel ve Sosyal alanlarda ülkelerini kalkındırmak için bazı faaliyetlere giriştiler. 20 yüzyılın başlarında Batı Türkistan’daki ceditçilik (Yenilikçilik) akımı Doğu Türkistan’ı derinden etkiledi.Buhara başta olmak üzere Batı Türkistan’daki değişik medreselerde tahsil gören dîn adamları ve aydınlar bu yeniliklerin Doğu Türkistan’da da uygulanmasına giriştiler. Ban Türkistan’da tahsil gören ve milliyetperver bir zat olan Abdulkadir Damolla Kaşgar’da yeni usullerle eğitim veren zamanın modem okullarını açtı.
Öte yandan Doğu Türkistan’dan Kırım üzerinden hacca giden bazı vatanperver tüccarlar İstanbul’a uğrayarak o zaman imparatorlukta iktidarda bulunan ittihat ve Terakki liderlerine müracaat ederek Doğu Türkistan’a öğretmen gönderilmesini talep ettiler ve buna da muvaffak oldular.
1914 yılında Kaşgar’a giden Giritli Ahmet Kemal bey Artuş kasabasında Osmanlı öğretmen okulunu ( Dar-ül Muallimin-i İttihad-i Osmani) kurdu ve öğretmen yetiştirme işine girişti. Doğu Türkistanlı Türkleri bu yolla kendi kimliklerini bulmaya ve nesilleri kısmen de olsa bu kimlikle yetiştirme imkanını elde etti.
Diğer taraftan Kuzey Vilayetlerimizde Tatar aydınlar tarafından açılan okullarda vardı. Diğer taraftan dış ticaretini tamamen Sovyetler Birliği ile yapmak zorunda kalan Doğu Türkistanlı tüccarlar Sovyetlerde olup bitenleri yerinde görüyor ve arılayabiliyordu. Doğu Türkistan halkı bu suretle sınırlı da olsa dış dünyayı tanıdı ve dünyada olup bitenlerden azda olsa haberdar oldu,
DOĞU TÜRKİSTAN’DA GENEL KIYAM
Doğu Türkistan’ı 17 yıl süre ile tam bir ortaçağ despotu gibi yöneten genel vali diktatör Yang 7 Temmuz 1928’de öldürüldü. Doğu Türkistan’daki Çin işgal sisteminde seneler süren karışıklıklar ve bununu sonucu olarak darbeler meydana geldi. Bu durumu ayaklanma ve İşgalcileri Ülkelerinden atmaları için iyi bir fırsat olduğu kanaatine varan Doğu Türkistan halkı bütün bölgelerde işgalcilere karşı kutsal cihad ilan ettiler. Ayaklanma ilk önce Çin sınırındaki Gaziyane Kumul şehrinde Salih Dorga ve cesur ve tecrübeli bir sergerde olan Hoca Niyaz Hacı’nın liderliğinde 1931 yılının ilk baharında başlatıldı. Kısa sürde Kumul ve civan işgalcilerden temizlendi.
6 Ocak 1933 tarihinde Turfan halkı Muhiti kardeşlerin liderliğinde şehirdeki Çin garnizonunu basarak şehri Çinliler’den kurtardılar Turfan Milli Kuvvetleri General Mahmut Muhitti komutasında batıya doğru ilerleyerek Korla, Karaşehir ve Uşak şehirlerini de kurtardılar
28 Şubat günü güneydeki Hoten vilayeti halkı ünlü bir din adamı olan Muammed Emin Buğra ve kardeşlerinin önderliğinde Hoten’i fethetti. Hoten Milli Kuvvetleri Kargalık, Poskam, Yarkent şehirlerini Cinliler1 -den kurtararak Kaşgar’a doğru yöneldiler.
Doğu Türkistan İslâm Cumhuriyetinin İlânı
Doğudan ve güneyden Kaşgar’a doğru ilerleyen Milli Kuvvetler Kaşgar eski şehri Çinliler’den kurtaran Albay Timur Beğ ile birleştiler.
Kaşgar tarihten beri Doğu Türkistan’ın medeniyet, ekonomik ve dîni merkezi olarak kabul ediliyordu. Bütün siyasi güçleri kendi takdirlerinin bu şehirde tezahür edeceğine inanıyorlardı.
Kendisi Buhara ve Kazan medreselerinde tahsil gören Sovyetler Birliği Türkiye, Mısır ve Suudi Arabistan ve Hindistan gibi ülkeleri gezerek tetkik eden, dünyadaki gelişmeleri tahlil ederek siyası fikirleri ile Milli Kuvvetlere yön veren Kulca Kadısı Sabit Damolla Hoten İhtilalcileri ile birlikte idi.
O, binlerce şehidin kanı bahasına kazanılmış bu zaferi Türk’ün devlet kurma geleneğine uygun olarak bir milli devlet İlan etmek sureti ile taçlandırmak istiyordu.
Sabit Damolla bütün milli liderleri bir araya getirerek Doğu Türkistan İslâm Cumhuriyetini ilan etmeye karar verdiler.
Böylece hicri 135 yılı 7. ayın 4. gününe tekabül eden 12 Kasım 1933 günü.Kaşgar’da Doğu Türkistan İslâm Cumhuriyeti Kaşgar şehrinin Könci (Göncü) mahallesinde halkın ve milli askerlerin coşkulu gösterileri ve tekbir sesleri arasında Ayyıldızlı Gökbayrak göndere çekilerek ilan edildi.Bu merasimde Hükümet üyeleri ilan edilerek halka tanıtıldı. Anayasa ilan edildi ve devlet marşı okundu.Milli Meclis kuruldu.
Ünlü bir şair ve eğitimci olan Kutluk Şevki’nin sorumluluğunda Yeni Hayat adı ile resmi bir gazete çıkarıldı. Resmi gazetede Hükümetin teşkili Hükümet açıklaması ve Milli Marşı ilan edildi.
CUMHURİYETİN ANAYASASI
Anayasa 30 maddeden oluşuyordu.Anayasada devletin yapısı prensipleri, idari organlar ve bunların görevleri belirtiliyordu.
Anayasanın 2. maddesinde Anayasanın prensipleri şöyle açıklanıyordu; Doğu Türkistan Devleti, “Cumhuriyet” esasına dayalı olup, milletin refahı ve huzuru için çalışır. Devlet, milleti, dışarıdan gelen tecavüzlerden korumak ile görevlidir ve milletin dini, milli, kültürel ve iktisadi meselelerini idare eder. Milletin iradesini yerine getirmek ve devlet istiklalini garanti altına almak için Nanking’deki (Çin Cumhuriyeti merkezi-Müellif) hükümete ve bağımsızlığın korunması hususunda tedbirler alması için, Cemiyeti Akvam’a müracaatta bulunur.
Merkezi İdare İle ilgili olarak Anayasanın4. maddesi şöyle idi;
Devlet, halka, istişareye ve parlamentoya dayalı olarak kurulur. Milletin irade ve arzusu onun halk temsilcileri ile ifade edilir.
Bakanlar Kurulunun Görevleri ;
5 a. Devleti idare etmek için müminlerin reisi (Emi-rü’l-mü’minin) başkanlığında, başkentte bir Bakanlar Kurulu teşkil edilir.Bunun başında “Başbakan” bulunur. Bakanlar kuruluna 9 bakan dahildir: Din ve adalet, savunma, maliye, dışişleri, içişleri, ticaret ve ziraat, endüstri, eğitim, vakıflar ve sağlık bakanlıkları.Bu 9 bakan iki gruba taksim edilir:
Birinci grup savunma ve iktisadiyattan ibarettir. Bu gruba savunma, dışişleri, maliye, ticaret ve ziraat, endüstri bakanlıkları dahildir. Bu gruba bakanlar kurulunun birinci başkan yardımcısı riyaset eder.
ikinci grup ; İçişleri, din ve adalet, eğitim, vakıflar ve sağlık bakanlıkları gibi idari ve kültürel bakanlıklardan ibarettir. Bu gruba bakanlar kurulunun ikinci başkan yardımcısı riyaset eder.
Devlet Başkanının Görevleri :
6 b. Doğu Türkistan İslâm Cumhuriyeti’nin devlet başkanı, hükümeti idare eder ve hükümetin büyük atası sayılır. O, devlet reisi ve başkumandan sıfatıyla, dînin, milletin ve vatanını saadeti,düzeni ve müstakbel gelişimi için hizmet eder.
c. Devlet Başkanı, Millet Meclisi tarafından 4 yıl için seçilir. Fakat, İslâm’ın, vatanını ve milletin kurtuluşunu sağlamak için kahramanca savaşıp bağımsızlığı temin eden halihazırdaki devlet başkanımız Hoca Niyaz Hacim, ömür boyu kaydıyla devlet başkanımızdır ve onun bu hususiyetini bütün millet ve askerler tasdik ederler.
d. Devlet başkanı,bas bakanı tayin eder ve devlet idaresinin Bakanlar Kurulu’nu onaylar.
izah: Devlet başkanı. Millet Meclisi toplanınca başbakanı ve bakanları, bu meclis tarafından onaylanmaları için tavsiye eder.
e. Bakanlar Kurulu’nun kararlarım devlet başkanı onaylar. Bunları reddettiği vakit, yeniden gözden geçirilmesi kaydıyla Bakanlar Kurulu’na teklifte bulunur. Devlet başkanı ve başbakan veya bakanlar kurulu arasında bir uyumsuzluk belirdiği takdirde, başbakan İstifa eder. Bunun üzerine devlet başkanı yeni bir bakanlar kurulu tertip eder.
f. Doğu Türkistan’a gönderilen yabancı sefirler, misyon ve delegasyonlar, dışişleri bakanının iştiraki ile devlet başkanı tarafından kabul edilirler.
h. Devlet başkanı, umum askerlerin başkumandanı sıfatıyla, Doğu Türkistan Ordusuna, başbakan ve savunma bakanı vasıtasıyla emir verecektir.
i. Devlet başkanı. Doğu Türkistan İslâm Cumhuriyeti istişare ve müzakere esası üzerine kurulu olduğundan,B akanlar Kurulu’nun kararlarınım kabulü veya reddi hususunda vermede çoğunluğun reyine başvurur.
Başbakan’ın Görevleri :
7. Başbakan, bütün bakanların reisidir. Bundan ötürü, her bakanını meseleleri ile meşgul olma yetkisi vardır. O, aynı zamanda Bakanlar Kurulu’nun başkanıdır. Başbakan, haftada bir, olağanüstü hallerde daha sık olmak üzere, bakanlar Kurulu toplantısını yapar. Bu toplantılarda hükümetin almış olduğu bütün tedbirler görüşülür ve bunlar hakkında karara varılır.
Bu kararlar “Bakanlar Kurulu Kararları” adı ile daha sonra Millet Meclisi’ne sunulur. Kararlar çoğunluk tarafından kabul edilirse, “Kanun” halini alırlar. Millet Meclisi toplarımı yorsa,kararlar padişaha sunulur.B akanlar Kurulu kararlan, padişah veya hükümdar tarafından onaylanıyorsa, yine “Kanun” halini alırlar. Bakanlar Kurulu’nun kararlan, ” Nizamnameler ” olarak dahi nitelenirler.
Devlet Başkanı : Hoca Niyaz Hacı,
Başbakan : Sabit Damolla
Başbakan Yrd: Canabek
Devlet Bakanı Alem Ahun
Milli Savunma Bakanı: Orazbek
Genel Kurmay Başkanı: Gn. Mahmut Muhiti
İç işleri Bakanı Saidzade Yunus Bek
Dış İşleri Bakanı: Kasım Can Hacı
Eğitim Bakanı : Abdülkerimhan Mahdum
Vakıflar Bakanı Şemsettin Turdı Hacı
Adalet Bakanı : Zari f Kan Hacı
Tarı Bakanı : Ebulhasan Hacı
Maliye Bakanı: Ali Ahunbay
Sağlık Bakanı : Übeydullah Bey
Cumhuriyet Ambleminde de yer aldığı gibi devletin temeli şu dön esas üzerinde kurulmuştu, İslâmiyet, bağımsızlık (Azadiyet), adalet ve uhuvvet ( Kardeşlik )Cumhuriyet’in dış ilişkileri Cumhuriyet dış ilişkilere çok önem vermiş ve bu hususu anayasaya da koymuştur. Doğu Türkistan İslâm Cumhuriyeti ilan edildikten sonra Dış İşleri Bakanı Kasımcan Hacı ilk iş olarak Doğu Türkistan Cumhuriyetin kurulduğunu Peşaver’den Ankara’ya çektiği bir telgrafla Türkiye Cumhuriyeti’ne müjdeliyor ve Gökbayrak’tan Albayrak’a selam gönderiyordu.
Hükümet Türkiye,Hindistan,Afganistan ve bazı Avrupa ülkelerine gönderdiği temsilcileri kanalı ile devletin tanınması, kalkınması için maddi yardım en önemlisi istiklalinin güçlü ve saldırgan komşularına karşı korunmasını talep ediyordu.
Devletin başından beri en büyük komşusu Sovyet Rusya ile ilişkisi olmamıştır. Her iki taraf birbirlerine soğuk bakmıştır. Esasında Sovyetler yanı başında bir Türk devletinin varlığını tehlikeli görüyordu.
İngiltere İse Ona Asya’da müstakil bir Türk İslam Devlet’inin kendi egemenliğindeki Hindistan İçin kötü örnek teşkil edeceği gerekçesi ile bir türlü kabule yanaşmadı, Fakat olayları çok yakından takip etmekten de geri durmuyordu.
Türkiye’ye gönderilen İzmirli Dr. Mustafa Kenüi’ye zamanın Dış işleri Bakanı Tevfik Rüştü Araş şöyle diyordu;
“Sovyetler Birliği ile komşu olan devletler, her şeyden önce bu devletle iyi geçinmesi gerekir”
Afganistan Hükümet yeni kurulan bu devleti samimiyet ile tebrik ediyor ve iyi dileklerini bildiriyordu.
Dünya siyasetinde belirleyici bir rol oynayan zamanın süper gücü İngiltere imparatorluğunun etkisindeki Ceraiyet-i Akvam başta olmak üzere Avrupa ülkeleri gereken ilgiyi göstermediler.
Devletin Yıkılması :
Bu genç Cumhuriyet bir yandan kendi kuruluşunu tamamlayıp milli bağımsızlığını korumaya çalışırken diğer yandan Çin Kuvvetleri, Tungan Asileri, Sovyetleri en önemlisi zaferi gerçekleştiren lider kadronun didişmeleri ile mücadele ediyordu.
Cumhurbaşkanı Hoca Niyaz Hacı cesur bir kahraman iyi bir vatanperver zat idi. Fakat eğitimden yoksun ve itibarına aşın düşkünlüğü onu hükümetle karşı karşıya gelirdi. O, Hükümetten habersiz olarak 25 Şubat 1934’de Ruslarla 11 maddelik bir anlaşma imzalayarak kendi hükümetine ihanet etli. Hükümet de 2 Mart günü bu anlaşmayı tanımadığım ilan etti. Hükümetteki bu ihtilaf bir facia halini aldı.
Fırsatı ganimet bilen Sovyetler Doğu Türkistan’a gönderdiği 7 bin kişilik bîr kuvvetle milli kuvvetlere saldırdı, Başbakan Sabit Damolla yakalanarak idam edildi. Bakanlar Kurulu üyelerinin bir kısmı yurt dışına kaçmayı başardılar. Diğerleri yakalanarak KGB zindanlarında can verdiler.
Doğu Türkistan İslâm Cumhuriyeti’nin Genel Kurmay Başkanı Gn. Mahmut Muhitti kendisine Sovyetlerce yapılan bir suikastları kurtularak 1937 yılında Hindistan’a iltica etti. Milli ordunun subayları Albay Abduniyaz’ı kendilerine kumandan olarak seçtiler. Bu ordu 1937 yılınım sonuna kadar Çin ve Rus saldırılarına karşı vatanlarını kahramanca savunarak hepsi şehit oldular.
DOĞU TÜRKİSTAN İSLÂM CUMHURİYETİ NASIL KURULDU DOĞU TÜRKİSTAN SESİ 1993.11 Özel Sayı 1 Hamit GÖKTÜRK
Milletlerin hayatında en önemli ve vazgeçilmez değer devlettir. Devlet kurabilmektir. Dünya tarihine bakıldığı zaman özellikle Türk Milleti tarihin hiçbir devrinde devletsiz olmamışlardır. İnkıraza uğradığı bazı dönemlerde de millet olarak her zaman mutlaka bir gün yeniden devlet kuracaklarının hesabı içinde olmuşlar ve bunun için de gayret göstermişlerdir. Türk Milletinin milli ve manevi dünyasında devlet kutsaldır. Devlet; uğruna seve seve can verilebilecek bir ulvi değerdir.
Dünyanın en vahşi, en gaddar, en sadist, en sinsi, en şovenist bir milleti olan Çinliler tarafından işgal edilen Doğu Türkistan, Türk dünyasının en önemli coğrafi bölgelerinden biridir. Dolayısıyla de tarihin hiçbir döneminde Çinli emperyalistlerin hedefi olmaktan kurtulamamıştır. 1759 yılında başlayan Çin istilaları aralıklarla devam etmişlerdir. Özgürlük aşığı Doğu Türkistan halkı 1931 yılının nisan aylarında Kumul vilayetimizden başlattıkları kurtuluş mücadelesi sonun da Doğu Türkistan’ın en önem ticaret ve kültür şehri olan Kaşgar’da, Gulca kadısı ve ileri gelen İslâm alimlerinden biri olan Sabit Damolla önderliğinde 12 Kasım 1933 günü Doğu Türkistan İslâm Cumhuriyeti’ni ilan ettiler. Bu devlet dünyada genç Türkiye Cumhuriyetinden sonra ikinci bağımsız Türk Devleti olması özelliği ile eski Sovyetler Birliğini, Çin’i ve İngiltere başta olmak üzere bazı batılı devletleri son derece rahatsız etmişti. Sovyetler Birliği kendi sınırlarında bağımsız bir Türk Devletinin Sovyet Rus esareti altındaki Türk topluluklarına (Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan-Tacikistan vs.) uyarıcı bir mesaj ve kötü bir misal olacağı endişesi ile telaşa kapılmıştı.
12 Kasım 1933’de kurulan “Doğu Türkistan İslâm Cumhuriyeti Devleti’nin kabine üyeleri tarafından ilk olarak Türkiye Cumhuriyetine müjdelenmesinin birinci sebebi; Doğu Türkistan halkının ve hükümet üyelerinin binlerce kilo metrelik mesafede olmasına rağmen “bize ne yararı dokunacak” kaygısı taşımadan Anadolu Türklüğüne olan sevgisi ve bir gönül köprüsü tesis etmek istemesidir İkinci sebebi; dünyada Osmanlı devletinin son dönemlerinden itibaren devam ede gelen bir Türk-İslâm düşmanlığına karşı Türkiye Türkleri ile Doğu Türkistan Türklüğünün dünya devletlerine yönelik bir birliktelik mesajı vermek istemeleridir. Sayısız şehitler verilerek bir dünya devine karşı kazanılan zaferin sonunda kurulan “Doğu Türkistan İslâm Cumhuriyeti Devleti”nin Türkiye’ye haber verilmesi karşısında Türkiye yetkililerinin “Rusya ve Çin ile iyi geçinin” cevabı vermesi anlaşılabilir ve kardeşçe bir tavır olamazdı. Peki Türkiye’yi böyle bir tavır sergilemeye mecbur eden durum ne olabilirdi?
Doğu Türkistan Devletinin kuruluşundan herhangi bir şaibe ya da Türkiye’yi rahatsız eden bir olumsuzluk yoktu. Çin emperyalizmine karşı milli bir mücadele sonunda kan ve can verilerek kurulan bu devletin; Anadolu Türklerinin yedi düvele karşı kan ve can vererek kurmuş olduğu Türkiye Cumhuriyeti Devletinden hiçbir farkı yoktu. Doğu Türkistan halkının ve kabine üyelerinin halet-i ruhiyesini en iyi anlayan ülke Türkiye olmalı idi.
O dönemlerde Türkiye’nin Sovyetler Birliği ile münasebetleri de gurur duyulabilecek düzeyde değildi. Çin ile Türkiye arasında ise ciddî anlamda bir ilişki henüz başlamamıştı…
Doğu Türkistan devletinin, bir ülkenin bağımsız olduğunun ifadesi olan bütün sembolleri mevcuttu parası, bayrağı (mavi zemin üzerine beyaz ay-yıldızlı Gökbayrak) ve uluslararası seyahatlerde kullanılan pasaportu vardı. Daha açık olarak ifade etmek gerekirse tam anlamı ile meşru bir devletti. Dünyadaki Türk-İslâm düşmanı devletlerin Orta Asya bölgesinde kurulan ve Türk dünyasının bir ileri karakolu konumundaki “Doğu Türkistan İslâm Cumhuriyeti”ni tanımak istemeyişini normal karşılayabiliriz. Fakat; din, dil, örf, adet gelenek-görenek ve soy birliği bulunan Türkiye’nin Doğu Türkistan devletine soğuk davranması anlaşılabilir değildir.
Türkiye dahil dünyanın hiçbir İslâm ülkesin den zerre kadar bir yakınlık ve destek bulamayan Doğu Türkistan Devleti, Rus ve Çin işbirliği sonunda yıkıldı. Haktan, hukuktan, insanlıktan, demokrasiden, insan haklarından söz eden dünya devletleri aradan geçen yıllarda zulüm sürecinin sonunda dahi popülist söylemlerle tabir yerinde ise mangalda kül bırakmayan duruşları ile Doğu Türkistan’a olan mesafelerini korumaktadırlar.
Şurası çok iyi bilinmelidir ki;
Tam bağımsız bir Doğu Türkistan devleti yeniden kurulmadıkça Batı Türkistan Türk Cumhuriyetlerinin mevcut bağımsızlıkları hiçbir zaman tehlike ve tehditlerden emin olamayacaktır. .