

JAPON SAVUNMASI 2023 ÖZETİ
Japonya Savunma Stratejisi, "Çin Zorbalığını" Temel
Güvenlik Sorunu Olarak Vurguluyor
(Temmuz ayında Japonya Savunma Bakanlığı tarafından HAMADA Yasukazu hazırlamasında “Japon Savunması 2023” başlıklı Japon ulusal güvenliği hakkında bir rapor yayınlandı. Bu yazı da Çin-Japonya gerilimi ve konuyla ilgili Uygur meselelerini ilgilendiren kısımların kısa bir özeti niteliğindedir.)
Ferhan Suzaki
1.08.2023
Çin'in bir dizi adımı Japonya iç güvenliğini ihlal etmiş ve uluslararası toplum için ciddi bir endişe konusu haline gelmiştir. Çin'in bölgedeki saldırganlığı sebebiyle artan güvenlik endişeleri, Japonya'yı yeni bir savunma stratejisi geliştirmeye zorlamıştır. Çin'in Doğu Çin Denizi ve Pasifik Okyanusu'ndaki iddialı tutumu ve askeri modernleşme adımı, Japonya toprak bütünlüğüne ve bölgesel istikrara endişe yaratmıştır. Çin'in genişleyen toprak iddiası, hava savunma teşhis bölgesi oluşturması ve Japon suları yakınlarında sıklıkla deniz saldırıları düzenlemesi bölgede gerilimi arttırdı. Bunun sonucunda Aralık 2022’de Japonya savunma kabiliyetini güçlendirmek, bölgesel ittifakları geliştirmek, Çin'in artan etkisini dengelemek için yeni savunma politikasını ortaya koydu. Yeni savunma politikası doğrultusunda Japonya Ulusal Güvenlik Stratejisi (NSS), Japonya Ulusal Savunma Stratejisi (NDS) ve Savunma Geliştirme Programını (DBP) içeren Savunma Beyannamesini yayınladı. Bu strateji Japonya'nın daha kapsayıcı savunma güvenlik stratejileri benimsemekteki kararlılığını göstermiştir. Zira toplamda sadece 17.2 trilyon yen olan bir önceki plana kıyasla 2023-2027 dönemi için ayrılan toplam ödenek 43.5 trilyon yen olarak belirlenmiştir.
Çin'in Japon Denizi ve Pasifik Okyanusu'nda (Izu ve Ogasawara Adaları) artan askeri faaliyetleri, 2016 yılında tespit edilen ilk saldırıdan bu yana Japonya için endişe yaratmaktadır. Erken uyarı hava araçları (Y-8), istihbarat toplama hava araçları (Y-9), bombardıman uçakları (H6) ve avcı uçakları da dâhil olmak üzere Çin askeri hava araçlarının teyit edilen varlığı, Çin'in bölgedeki varlığının önemli ölçüde genişlediğini ve yoğunlaştığını göstermektedir. Ayrıca, "Liaoning" ve yakın zamanda teyit edilen "Shandong" gibi Çin uçak gemilerinin Pasifik Okyanusu'na girme faaliyetleri ve her iki uçağın da 2016-2023 yılları arasında 300'den fazla kez (Liaoning) ve 600 kez (Shandong) taşıyıcı tabanlı avcı uçaklarıyla uçuş gerçekleştirdiği tespit edilmiştir.
Çin'in artan askeri kapasitesi, güç projeksiyonunu açıkça göstermek istemesi ve bölgesel güvenlik dinamikleri üzerindeki potansiyel etkisi Japonya'nın Çin deniz varlıklarını ve uçak gemilerini yakından izlemesine neden olmuştur. Bu gelişme Japonya'yı savunma stratejilerini yeniden değerlendirmeye ve özellikle Okinawa ve Miyakojima Adaları gibi askeri uçakların görüldüğü bölgelerde Çin'in artan saldırganlığına karşı ittifaklar aramaya sevk etmiştir. Bu güneybatı bölgesi Çin'in tehdidine açık bir bölgedir. NDS'de bu bölgeyi korumak için GSDF Alan Güvenlik Gücü birimleri, yeni füze gemilerinin alımı (Tip-12 karadan gemiye füzeler, GSDF Tip-03 orta menzilli karadan havaya füzeler) ve ASDF hava gözetleme radarları gibi yeni savunma mimarisi mekanizması geliştirilmiştir. Girişim aynı zamanda tam ölçekli operasyonların geliştirilmesini ve hava üstünlüğünün güçlendirilmesini de içermektedir.
Japonya'nın içinde bulunduğu Hint-Pasifik bölgesi, nükleer silahlar ve füzeler de dahil olmak üzere silah sayısının hızla arttığı ve bölgesel anlaşmazlık alanlarının güç kullanılarak ele geçirildiği bir dizi güvenlik sorunuyla karşı karşıyadır. Çin'in, Güney Çin Denizi'nde statüko tesis etmeye çalışması, 2012'den bu yana Scarborough Sığlığı üzerinde de facto kontrolü, Spratly Adaları'nın üzerinde büyük ölçekli arazi ıslahı ve altyapı geliştirme çalışmaları bölgesel gerginliklere daha fazla yol açmıştır. Bunun yanında, Çin savaş gemilerinin ve Sahil Güvenlik gemilerinin Senkaku Adaları çevresinde Japonya'nın karasularındaki Japon balıkçı gemilerine yaklaşmaya yönelik adımlarının 2012'den 2023'e kadar neredeyse üç kat artmış olması, Japonya ile Çin arasındaki toprak anlaşmazlığını daha hassas bir hale getirmiştir.
Bu gelişmeler dışında Japonya Münhasır Ekonomik Bölgesine 5 Çin balistik füzesinin yerleştirilmesi ve Tayvan hava sahasına giren Çin uçaklarındaki artış da dahil olmak üzere Çin'in Tayvan çevresindeki faaliyetlerini yoğunlaştırması, bölgedeki yerel Japon vatandaşlarında potansiyel istikrarsızlık ve güvenlik tehditleri sebebiyle endişe yaratmıştır. Japonya tehditleri kontrol altına almak için mesafeli savunma kuvvetlerine, entegre hava ve füze savunmasına, insansız savunma kabiliyetlerine ve Ar-Ge teknolojilerine yönelik harcamalarını arttırmış olup, kendi güvenliği ve bölgesel istikrar üzerinde etkileri olduğu için gelişmeleri yakından takip etmektedir.
Nihayetinde, Çin'in bölgedeki artan faaliyetleri, Japon hükümetini ulusal çıkarlarını ve güvenliğini korumak için stratejik bir karşılık vermeye teşvik etmiştir. Japonya'nın yeni savunma politikalarını çerçeveleyen Savunma Beyannamesini yayımlaması ve Çin'in iddialı tutumuna karşı ülkelerle işbirliği yapması, bölgesel gerilimleri yönetmek ve Hint-Pasifik bölgesinde istikrarı teşvik etmek arasında bir denge kurmayı amaçlamaktadır.
Uygur meselesi, bölgesel istikrar üzerindeki potansiyel etkisi nedeniyle Japonya'nın güvenlik endişelerinin bir parçası haline gelebilir. Çin, bölgedeki iddialı eylemlerini yoğunlaştırdıkça, Doğu Türkistan'daki Uygurlara yönelik muamele Japonya-Çin ilişkilerini de karmaşıklaştırmaktadır. “Uluslararası Barış İş birliği Faaliyetleri” ve “Silahların Kontrolü, Silahsızlanma ve Yayılmanın Önlenmesi” konularında daha aktif katılımın altını çizen ve "Hemfikir Ülkeler ve Diğerleriyle İşbirliği" hedeflerinin bir parçası olarak bu beyanname insan hakları ve insani konulara Japon devletinin bağlılığını istikrarlı bir şekilde göstermiştir.
Japonya, özellikle Çin'deki (Doğu Türkistan) Uygurlara yönelik muameleye ilişkin devam eden endişeler göz önüne alındığında Uygur haklarının korunmasını savunabilir. Aynı zamanda Japonya, küresel çapta insan hakları sorunlarını ele almaya istekli olduğunu göstererek insan haklarına değer veren ve sosyal adaleti teşvik eden bir ülke olarak itibarını artırabilir ve bu da Japonya'nın uluslararası toplumdaki konumunu olumlu yönde etkileyecektir. Uygurların davasını desteklemek, Japonya'nın hemfikir ülkeler ve kuruluşlarla ortaklıklar kurma çabalarıyla da paralellik göstermektedir. Uygur diaspora topluluğu ile iş birliği yapmak, insan hakları ihlalleri ve bölgesel güvenlik sorunları konusunda benzer endişeleri paylaşan diğer ülkelerle bağları derinleştirecektir. Son olarak, bu mesele Japonya için bir tür yumuşak güç diplomasisi olabilir zira Japonya'nın nüfuzunu ve kaynaklarını haklı bir davayı desteklemek için kullanması, küresel imajını ve etkisini daha da artırmasını sağlayacaktır.
Uluslararası Doğu Türkistan STK'lar Birliği
Analiz


